1.12.2016

Özgünlüğün Kaynağı Nedir?

Hatırlarsınız, çocukken farklı bir ortama girdiğimizde veya yeni bir şey deneyeceğimizde ne yapacağımızı bilemeyiz. Böyle durumlarda ailemiz endişelenme, millet ne yapıyorsa sende onu yaparsın der ve içimize su serperdi. Artık yaşadığımız yerde o kadar çok gözleme sahibiz ki nerede ne yapacağımızı, nasıl davranacağımızı biliyoruz. Fakat bu bilgiyi başkalarını gözlemleyerek edindiysek kendi fikirlerimiz hiç mi yok? Bizim için yeni olan her şey de, ne yapacağımızı örneklerden öğreniyoruz. Acaba biz birer taklitler derlemesi miyiz?
Yeni bir şeyi başkasından öğrenmek, yeniden icat etmekten çok daha kolaydır. Hatta bu düşünce "tekerleği yeniden icat etmeye gerek yok" şeklinde deyimleşmiştir. Fakat hayatta karşımıza öyle engeller çıkar ki, öyle yollar çizmemiz gerekir ki bunları bizim keşfetmemiz lazım gelir. Bir emsali yoktur. Varsa da bize uymaz. Bu engelleri geçememek, yolları aşamamak işten bile değildir. Çünkü örnekleri taklit ettiğimizde başarısız oluruz. Bize uyan bir örnek bulamayız. Bize, yani özümüze. Neyin sorun çıkardığını, neyi değiştirmek gerektiğini tespit etmeliyizdir.  Kimse özümüzü tanımaz. Bu yüzden kimse doğru yolu da gösteremez. Artık soru soracak kimse kalmamıştır. Örnekler bize uymadığında ya da problemi çözebilen bulunmadığında, işte özünüze danışmak için bir fırsat. Sahi ya, nasıl halledeceğinizi bilmiyordunuz. Başkaları bilseydi sizde öğrenirdiniz. Geriye tek seçenek kaldı, ya sorun hallolmayacak ya da siz halledeceksiniz. İşte bu engelleri aşmak, hem de özünüzle bir başınıza olduğunuzdan zordur. Fakat eğer aşabilirseniz, yaptığınız şey eşsizdir, emsalsizdir, benzersiz ve özgündür. İnsan kendini tanımadan, içini bilmeden taklitleri devşiremez, aşamaz örnekleri. Özgünlük, özü tanımaktan geçer.

Yeni ve nadir bir şeyle karşılaştığımızda hoşumuza gider, farklı gelir bize, kendine has bir şeydir o. Bize farklı gelen ve son derece özgün olan varlıklar, aslında sahiplerine pek tanıdık gelir. Kişinin kendisinden hasıl olmuştur çünkü o varlık. Kendini tanımayan ve özünü bilmeyen kişiler, seri üretimde şekil almış eşyalar gibi bayağı fikirlere sahiptir. Yaratıcılık içeren varlıkları ya da sürüden ayrılan fikirleri, ilham perisinin dokunuşlarıyla oluştuğunu düşünmez fakat maalesef hisseder. Bu hisle özgün şeyler üretmek için sıra dışı şeylerin olmasını gerektiğini önkoşul sayar. Ancak bilmez ki, kişi için toplum "sıra"dır, öz "dışı".

Zaten kelime açıkça özgün atfedilen şeylerin kendine has olduğunu vurguluyor. Bu şeylerin kendine has kısımları toplumdaki genelden değil, kendisini var eden kişinin özünden gelir. Özgün olmak için dışarıdan kaynak aramak, örnekler bulmak, taklit etmek saçma, bu nadide kaynak kişinin özünde.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder