Tüm yazıyı PDF olarak kaydetmek için butona tıklayın
Gözlem: bir süreçtir. Determinist bağlar kurmak amacıyla gereken verinin toplanmasıdır
Bilim: İncelenen olaylar arasında determinist bir bağ kurma
yoludur. Amacı genel bir bağ elde ederek aynı olayların gelecekleri hakkında
tahmin yapabilmektir.
Bilimsel yaklaşım: Herhangi bir konuyu bilimsel metotla ele alma,
inceleme ve düşünmedir. Önermeleri yanlışlanabilir, kullandığı verileri ve ölçüm
koşulları objektif, yenilenebilen, tekrar gözlemlenebilendir.
Pozitif bilimler Sosyal bilimler Ayrımı : Bu ayrım
yanlıştır. Doğrusu fen bilimler sosyal bilimler olmalıdır. Çünkü Sosyal
bilimlerde pozitiftir. Pozitif, nedir sorusunun cevabı olarak tanımlanır.
Cevabın doğruluğu önemli değildir. Su 100 derecede kaynar, pozitif bir
önermedir. Bir nedir sorusunun cevabı olarak verilmiştir. Su 50 derecede kaynar
cevabı da pozitiftir. Doğruluğu ya da yanlışlığı nedir sorusuna cevap olarak
verilmişliğini değiştirmez.
Determinizm: Türkçesi gerekirciliktir. Dünyanın belirli bir andaki
durumunun, önceki halinin sonucu ve gelecekteki durumunun sebebi olduğunu kabul
eden görüştür. Bilimsel yöntemde olayları determinist bakış açısıyla ele
alınarak, gerçekleşmesine sebep olan verileri deney ve gözlem sayesinde
bilimsel bir yaklaşımla belirliyoruz. Veriler arasındaki kurulacak bağlar
pozitif cevaplar olarak bilimsel bilgiyi üretir.
Kuantum teorisi ile Sosyal bilmler bağı : Hoca derste
bu bağa dikkat çekerek sosyal bilimlerde bireylerin değil toplumların
eğilimlerinin araştırıldığına değindi. Bireyin hareketi öngörülemez olsa da
hareketlerindeki genel etkiler büyük ölçekte eğilimlere yol açar. Ekonominin de
içinde bulunduğu bu bilimlerdeki eğilim anlayışı şimdiki fizik teorilerine de
katılmaya başlanmıştır. Kuantum teorisinde parçacığın ne yapacağı kesin olarak
tespit edilemese de genel eğilimleri belirleyen kanunlar ortaya
atılabilmektedir. Bu Fen bilimleri ile sosyal bilimleri birbirine
yaklaştırmaktadır.
İhtiyaç
Ø Tatmin
edilme arzusu uyandıran duygulara ihtiyaç denir.
Ø İhtiyaçlar
sayıca sonsuzdur.
Ø İhtiyaçlar
tatmin edildikçe doyuma ulaşır, isteğin şiddeti azalır.
Ø İhtiyaçların
şiddet dereceleri farklıdır, bu fark ile önem sırası oluşur, en şiddetli
ihtiyaç ilk tatmin edilir.
Ø Fizyolojik
ihtiyaçlar hayatın devamlılığı için mutlaka tatmin edilmelidir.
Ø Kültür,
gelir düzeyi, refah arttıkça açığa çıkan ihtiyaçlara lüks ihtiyaç denir.
Ø İhtiyaçlar
birbirine rakiptir, biri giderildiğinde diğerine gerek kalmaz (örn; çay
içildiğinde kahve içme isteği kalmaz).
Ø İhtiyaçlar
birbirini tamamlayabilir(örn; yemek yerken müzik dinleme).
Ø
İhtiyaçlar zamanla alışkanlığa dönüşebilir.
Mal
Ø İhtiyacı
karşılama aracına mal denir.
Ø İhtiyacı
doğrudan doğruya karşılayan mallara tüketim malı denir (örn; ekmek, süt).
Ø İhtiyacı
dolaylı yoldan karşılayan mallara üretim – sermaye malı denir (örn; traktör,
torna)
Ø Mallar
ihtiyaçlara göre sınıflandırılır; gezme ihtiyacını karşılayan araba tüketim
malı, taşıma ihtiyacını karşılayan araba üretim malıdır.
Ø Bir
defa kullanılan mallara dayanıksız tüketim malı, birden çok kez kullanılan
mallara dayanıklı tüketim malı denir.
Ø Hava
gibi tüketim ihtiyacından fazla olan mallara serbest mal denir.
Ø İhtiyaçtan
az olan mallara kıt mal denir, fiyatı olan her mal kıt maldır.
Ø Bazı
malların ihtiyaçtan az olmasına kıtlık kanunu denir, yeryüzünde kıtlık
hakimdir, kıt mallar iktisadi faaliyetlerin var olma sebebidir.
Ø Zorunlu
ihtiyacı karşılayan mallara zaruri mal denir.
Ø Zorunlu
olmayan mallara lüks mal denir.
Ø Birbirinin
yerine geçebilen mallara ikame mal denir.
Ø Birbirini
tamamlayan mallara tamamlayıcı mal denir(örn; döner ayran).
Ø Mal
ile karşılanamayan ihtiyaçlar hizmet ile karşılanır, hizmet soyut bir maldır.
Fayda
Ø
Mal veya hizmetlerin ihtiyaçları karşılama
özelliğine fayda denir.
Ø
İktisata göre insan ihtiyaçlarını karşılayan tüm
mallar ahlaki açıdan bakılmaksızın faydalıdır (örn; uyuşturucu keyif yapma ihtiyacını
giderir ve kıt mallar içerisinde piyasası olan bir maldır).
Değer
Ø
Bir malı elde etmek için ödenen bedel, o malın
değeridir (örn; havanın ekonomik bir değeri yoktur).
Ø
herhangi bir malı almak için vazgeçilen mal,
alınan malın alternatif (fırsat) değeridir. Başka bir deyişle fırsat maliyeti,
iktisadi bir seçim yapılırken vazgeçilmek zorunda kalınan ikinci en iyi
alternatiftir.
Ø
Bir mal için değer = kıtlık + fayda dır. Biri
eksik olursa diğeri açığa çıkmaz.
Para
Para mal ve hizmet değiş tokuşu için kullanılan bir
araçtır.
İktisat
Ø
İktisat kelimesi Arapça kökenli bir kelimedir.
Kasıt kökünden gelir ve maksatlı hareket etmek anlamında kullanılır.
Ø
Ekonomi kelimesi eski yunanca kökenli olup
çiftlik idaresi anlamına gelen bir kelimeden türemiştir.
Ø
Ekonomi bilimine ekonomi politik, izlenen yola
ekonomi politikası denir.
Ø
Sınırlı olan tatmin araçlarıyla, sınırsız olan
ihtiyaçlar arasındaki dengesizlikten doğan insan faaliyetlerini inceleyen bilim
dalına iktisat denir.
Ø
Eğer nedret(kıtlık) olmasaydı ne iktisat
faaliyeti olurdu ne de bilimi.
Ø
İhtiyaçlar birden farklı malla karşılanabildiği
gibi bir mal da birden fazla ihtiyacı karşılayabilir. Bu yüzden hangi ihtiyacın
nasıl karşılanacağının belirlenmesi için kişi alternatifler arasında
tercihlerde bulunur ve onları sıralar. Ortaya çıkan faaliyetler bir düzen
içerisindedir ve iktisat bilimi bu düzeni inceler.
Ø
Alternatifler arasında tercih yapanlara ekonomik
karar birimleri denir. Bu karar birimler hane halkı, firma, devlet olmak üzere
üç tanedir.
Ø
Hane halkı tüketim kararları, firma üretim
kararları, devlet hem üretim hem de tüketim kararları verir.
Ø
Üretim faaliyetleri doğal kaynaklar, emek,
sermaye ve müteşebbis(girişimci) olmak üzere dört tanedir.
Ø
İktisat biliminin konusu tercihlerin
sonuçlarıdır. Tüketicinin hangi malı neden tercih ettiği araştırılmaz, sadece
veridir.
Ø
Her bilim gibi iktisatta dallara ayrılmıştır.
Bunlar boyut ve kapsam, amaç ve yöntem, konu ve kesim(sektör) olarak üç bölümde
incelenebilir. Böylece mikro-makro iktisat, iktisat teorisi ve politikası
sonunda da uygulamalı iktisat ortaya çıkar.
Makro İktisat - Mikro İktisat Ayrımı
Ø
İktisadi faaliyetlerin sonuçları hane halkı,
firma ve toplum açısından farklı olduğu için bu faaliyetler boyut ve kapsam
olarak ele alınır.
Ø
Mikro iktisat malların birim fiyatının
oluşumuyla, piyasa türleri ve dengeleriyle ilgilenir. Bireyin iktisadi karar ve
davranışlarını inceler. Mikro iktisatta genellemeler yapılır. Faaliyetler hane
halkı ve firma ile ilgilidir.
Ø
Makro iktisat toplumun iktisadi karar ve
davranışlarını inceler. Bu davranışlar yıllık üretim, yıllık yatırım, toplam
ithalat, ihracat gibi büyük davranışlardır. Aynı olayların mikro ve makro
etkileri birbirinden farklı olabilir, paradokslara yol açabilir.
Ø Mikro
iktisat ağaçsa makro iktisat ormandır. Mikro iktisat analizci, makro
sentezcidir.
Pozitif İktisat – Normatif İktisat
Ø Pozitif
iktisat “niçin işsizlik vardır”, “faizler yükselince tasarruflar artar mı” gibi
nedir cinsi sorulara cevap arar. Gözlem yaparak olmuş ve olmakta olan olayları
inceler, determinist ilişkiler arar.
Ø Pozitif
iktisat objektif incelemeler sonucu aynı olayı açıklamak için farklı iktisadi
teoriler üretebilir. Standart iktisat teorisi pozitif iktisat çalışmalarına bir
örnektir.
Ø Normatif
iktisat ne olmalıdır sorusuna cevap aradığı için sübjektiftir.
Ø Normatif
iktisat iktisadi karar ve tercihleri belirleyen, tedbirler öneren, çözümler
getiren bir bilim dalıdır. Eğer öneriler pozitif iktisada dayanırsa bilimsel,
dayanmazsa bilim kurgu olur.
Ø Belirli
iktisadi amaçların ve bu amaçlara uygun araçlar seçilmesine ve uygulanmasına
iktisat politikası denir.
Ø Normatif
iktisat, politikaların tutarlı ve etkili olabilmesi için alınacak önlemleri
iktisat teorisine dayandırır.
Sektör ve Uygulamalı İktisat
Ø
İktisadi hayat iş bölümü ve ihtisaslaşma ile
büyümüştür. Böylece verimlilik artmış, insanlara daha fazla vakit
kalmıştır.
Ø
İşbölümü, iktisadi faaliyetleri dallara
ayırmıştır. Böylece iktisadi kesim denen sektörler gelişmiştir.
Ø
Sektörlerin incelenip değerlendirilmesi ile
uygulamalı iktisat ortaya çıkar. (örn; turizm ekonomisi, tarım ekonomisi)
Ø
Firmaların büyümesi ile sermaye birikiminin
artması, işletme ekonomisinin ayrı bir bilim dalı olmasına yol açmıştır.
Uluslara arası iktisatta yine gelişen uluslararası iktisadi faaliyetler sonucu
ayrı bir ana bilim dalı olmuştur. Paranın ekonomide oynadığı roller
keşfedildiğindeyse para ekonomisi açığa çıkmıştır.
Tümdengelim Yöntemi
Ø
Tümdengelim, doğruluğu apriori olarak kabul
edilen bir önermeden mantığa dayalı sonuçlar çıkarılmasına denir. Tümdengelim
yönteminde gözlem yapmağa ihtiyaç yoktur. Bunun için genel ilkelerden hareket
edilir. Genel ilke, aslında özeli de kapsadığından varılan sonuç, yeni bir
buluş değildir. Tümdengelim bir totoloji, yani tekrardır.
Ø
İktisadi organların verdiği kararları pek çok
faktörün etkisi altındadır. Bu yüzden tümdengelim gerçeğe ulaşmak yeterli
değildir. Gözlem de yapmak gerekir.
Tümevarım Yöntemi
Ø Olayları
ayrıştırarak inceler ve ortak özelliklerini tespit ederek genel yargılara
ulaşır.
Ø İktisatta
gözlem alanının genişlemesi için istatistiklere başvurur.
Ø Tümevarım
yönteminden yararlanırken, iktisadi olaylar ya bireylerin teker ter
davranışlarının gözlemlenmesiyle ya da olayların global olarak ele alınmasıyla
genelliklere ulaşılır.
Ø
Bir olayın bir zamanının analizi statik analiz,
iki ayrı anının incelenmesine mukayeseli analiz, tüm zaman aralığının önemli
olduğu incelemeye de dinamik analiz denir.
Sentezci Yöntem
Ø
Tümdengelim ve tümevarım yöntemlerinin her
ikisinden birlikte yararlanmak gerekir. Önce olaylar gözlemlenir; gözlem
sonuçlarına genel ilke niteliğindeki varsayımlar eklenir. Sonra da bunlardan
mantığa dayalı sonuçlar çıkarılır. Buna sentezci yöntem denir.
Ø
Sentezci yöntemden yararlanmak için, gözlem
sonuçlarının ve varsayımların yer aldığı bir iktisadî model kurulur.
Ø
İktisadi modellerde üç unsur yer alır: Veriler
olayların gözlemlenmesiyle elde edilmiş olan gerçeğe ilişkin bilgilerdir.
Varsayımlar daha önce belirtildiği gibi, doğruluğu apriori olarak kabul edilen
genel ilkelerdir. Değişkenler birbirinden etkilenen iktisadî olaylara denir.
Ø
Etkileyen olaya otonom değişken, etkilenen olaya
bağımlı değişken denir. Otonom değişkenin bağımlı değişkeni etkileme derecesine
parametre denir. Parametre karar organı tarafından etkilenebiliyorsa politika
aracı olmaya uygundur.
Ø
İktisadi bir olayı etkileyen bir otonom değişken
yine iktisadi bir olaysa, buna endogen değişken denir. Eğer bağımsız değişken
iktisat dışı bir olaysa, buna exogen değişken denir.
Üretim Kavramı
Ø
18. yüzyılda kendilerine Aristokratlar denen bir
grup üretimi net hasıla yaratmak olarak tanımlamıştır. Onlara göre üretim
"net hâsıla yaratmak"tı. Bu bakımdan yalnızca tarım faaliyetlerini
üretici (müstahsil) sayıyorlar, sanayi ve ticarete "kısır
faaliyetler" diyorlardı.
Ø
Fransız Klâsiklerinde üretimin "üretim
fayda yaratmaktır", demişti. Böylece hizmet, ticaret ve sanayide üretici
sayıldı.
Üretim Esnasında Yaratılan Fayda Çeşitleri
1.
Maddi fayda, maddenin niteliklerinden birini
değiştirmek suretiyle oluşturulur. Buna şekil faydası da denir. Çiftçinin ürün
değiştirmesi, madencinin cevher istihraç etmesi, terzinin elbise dikmesi gibi
faaliyetler maddenin şeklini değiştirerek maddi fayda üretir.
2.
Yer faydası, insan ihtiyaçlarının karşılanması malların
belirli yerlerde hazır bulunmasıdır. Bursa'da imal edilen ipekli kumaşın
İzmir'deki bir giyinme ihtiyacını karşılaması için İzmir'e taşınması gerekir.
3.
Zaman Faydası, mallar üretildikleri zamanki ihtiyaçtan
fazla olduğunda sonraki mevsimde bu malları kullanabilmek için depolanarak
ihtiyaç samanında piyasaya sürmeye denir.
4.
Hizmet faydası maddi olmayan ihtiyaçların
giderilmesidir. Yukarıda açıkladığımız gibi bazı mallar maddî değildir, ama bir
ihtiyacı gidererek fayda yaratırlar. Bunlara hizmetler denir. Bazı insanlar bu
hizmetleri üreterek fayda yaratırlar. Avukatlar, hekimler, savcılar hizmet
üretirler.
5. Mülkiyet
faydası, malın son tüketicinin eline geçmesidir. Malların ihtiyaçları
karşılaması için tüketiciye satılması gerekir. Bu satış hizmetinin yarattığı
faydaya mülkiyet faydası denir.
Üretim Faktörleri
1.
Tabiat, insanoğlunun yaşayabilmesi için gerekli olan
maddeyi ve enerjiyi sağlamaktadır. İnsan, tabiatta kendiliğinden var olan bu
unsurları karşılıksız olarak kullanmaktadır. Çünkü, insan tabiata sahip
çıkmıştır. Tabiat faktörü sınırlı fakat devamlıdır. Tabiî kaynakların, tabiî
faktör' durumuna getirilmesi için yapılması; gereken hazırlıklara ilk yatırım
denir. Bazı az gelişmiş ülkelerin tabiî kaynaklan zengin olmakla birlikte, ilk
yatırım yetersizliği yüzünden tabiat faktörleri zayıftır. Tabiat faktörleri
taşınamaz.
2.
Emek, gelir sağlamak amacıyla insanın hür iradesine
sahip olarak ve bilinçli bir şekilde ve başkalarına tâbi olarak saffetmiş
olduğu her türlü gayrete denir. Bu tanıma göre emek her şeyden önce insanın
kendisine bağlıdır. Emek insanın sarf etmiş olduğu enerjidir. Ancak bu
enerjinin kaynağı yine insanın kendisidir. Meselâ, bir motordan sağlanan
enerjinin kullanılması emek değildir. Emeğin diğer bir özelliği, onu sadeden
kimsenin bir gelir sağlamayı amaç edinmiş olmasıdır. Emek, ancak hür insanların
kendi karar ve iradeleriyle ortaya koydukları insan enerjisidir. Bir emek sahibi,
yapacağı işi karşı tarafla anlaşarak kararlaştırır. Bu bakımdan kölelerin
çalışması emek değildir.
3.
Sermaye(kapital), emeğin verimliliğini artıran ve
önceden üretilmiş olan üretim araçlarına denir. İnsan, yalnız emeğini
kullanarak doğal kaynaklardan pek az yararlanabilir. Ama âlet kullanırsa daha
çok fayda üretir. İlkel insan, yalın emeğiyle yaptığı üretimi tasarruf ederek
bir zaman kazanıp bir alet, meselâ bir zıpkın yaptığında emeğinin verimini
arttıracak bir araç edinmiştir. Böylece üretim artmış ve artan üretimin
sağladığı tasarruf ona yeni üretim araçları yapmak için zaman kazandırmıştır.
Günümüzde de, aynı şekilde, üretimde kullanılan araçlar, emeğin verimini
artırarak üretimi çoğaltmakta ve çeşitlendirmektedir.
4.
Girişimci, üretim yapılabilmesi için emek, tabiat ve
sermaye faktörlerinin bir araya getiren ve organize eden kişidir. Bu faktörler
kendiliklerinden bir araya gelemez. Bunları bir araya getiren dördüncü bir
üretim faktörüne ihtiyaç vardır. Girişimci (müteşebbis) üretim faktörlerini
sağlayan, organize eden, riski göze alan ve iktisadî hayata yenilikler
uygulayan kimseye denir. Yenilik, bir icadın yapılması şeklinde olabilir. Ancak
icat yeniliğin kendisi değildir. Bir icadın yenilik olabilmesi için, iktisadî
hayata uygulanması gerekir.
Gelir dağılımı
İktisadi faaliyetten gelen gelir üretim faktörlerine
dağılır. Tabiatın karşılığında kira, emeğin karşılığında ücret, sermayenin
karşılığında faiz ödenirken girişimcinin de payına kâr düşer.
MAL PİYASASI
1. Mübadele
Kişi elindeki malla tüm ihtiyaçlarını gideremez.
İnsanlar ancak başkalarının mallarını elindekilerle değiştirerek ihtiyaçlarını
giderebilir. Buna mübadele denir. Para kullanılmadan doğrudan yapılırsa trampa
olarak isimlendirilir.
2. Fiyat ve Piyasa
Ø
Fiyat malların değişim oranıdır.
Ø
Nisbi fiyat malların oranlanmasıyla elde edilen
fiyattır. (örn: 1k domates = 5 yumurta) Ø Mutlak
fiyat malların karşılığı olan para miktarıdır. (örn: 1 yumurta = 1 tl) Ø Piyasa alıcı ve satıcının mübadele amacıyla fiyat belirledikleri
organizasyondur.
Ø
Piyasalar küçükten büyüğe doğru mahalli,
bölgesel, milli ve uluslararası piyasalar olarak sınıflandırılır.
Ø
Çokluk piyasaya giren alıcı ve satıcının çok
olmasıdır. Çoklukta bireysel yada tek bir firmanın hareketleri piyasayı
etkilemez.
Ø
Homojenlik malların her biriminin eş özelliklere
sahip olmasıdır. (örn: 1 Numara zeytin)
Ø
Giriş çıkış serbestisi, malların ve üretim
faktörlerinin herhangi bir kayıt ve şarta bağlı olmaksızın piyasaya
girebilmesidir.
Ø
Şeffaflık piyasadaki malların fiyat kalite ve
diğer özelliklerinin alıcı ve satıcı tarafından bilinmesidir.
Yukarıdaki tabloda, son sütun ve
satır hariç, piyasanın bütün şartlarının mevcut olduğu kabul edilmiştir. Son
sütun ve satırda homojenlik ve şeffaflık şartları eksiktir.
Tam rekabet:
Diğer şartlar (homojenlik, şeffaflık ve giriş-çıkış serbestisi) mevcutken,
alıcı ve satıcıların çok olduğu piyasalara tam rekabet piyasaları denir. Tam
rekabet, ideal kabul edilen bir piyasadır.
Monopol: Tek satıcı ve çok alıcının bulunduğu piyasalara
monopol denir. Piyasa hakimiyeti satıcıdadır.
Monopson:
Alıcının tek, satıcının çok olduğu ve diğer şartların veri olduğu piyasalara
monopson denir. Piyasa hakimiyeti alıcıdadır. Meselâ Türkiye’de
afyon piyasası böyledir. Bu piyasada devlet tek alıcı, afyon üreticileri de çok
sayıda satıcıyı oluşturur.
Bilateral Monopol: Tek satıcı ile tek alıcının bulunduğu
piyasalanda ise, bilateral-iki yanlı monopol vardır.
Oligopol: Sadece birkaç
satıcının ve bunların karşısında çok sayıda alıcının bulunduğu piyasalara
oligopol denir. Satıcılardan biri piyasadan çekilirse ve yeni bir satıcı
piyasaya girerse fiyatlar etkilenir. Oligopol, çok rastlanan bir piyasa
çeşididir.
Oligopson: Oligopolün aksine, çok sayıda satıcının, fakat birkaç
alıcının bulunduğu piyasalara denir.
Bunlara daha çok mahallî tarım ürünleri piyasa
larında rastlanır. Meselâ bir yörede çok sayıda çiğitli pamuk
üretici-satıcısı vardır. Buna karşılık alıcı durumunda olan az sayıda pamuk
tüccarı vardır.
Zayıf monopol: Tek
sağcı ve birkaç alıcının bulunduğu piyasalardır. Burada, alıcılardan biri
piyasadan çekilince fiyat etkilenir; ancak piyasa hâkimiyeti yine de
satıcıdadır.
Zayıf monopson: Tek
alıcının ve birkaç satıcının bulunduğu piyasalara bu isim verilir. Satıcılardan
biri piyasadan çekilirse fiyat eklenir ama piyasa hâkimiyeti alıcıdadır.
3. Talep
Ø Bireysel
talep, belirli bir zaman ve piyasada bireysel bir tüketicinin almak istediği
maldır.
Ø
Efektif talep, bireyin talebini karşılayabilecek
satın alma gücüne sahip olduğundaki talebidir.
I) Bireysel Talep Fonksiyonu
Bir malın bireysel talebi farklı
etkiler altında değişir. Bunlar, malın kendi fiyat diğer bütün malların fiyatı,
tüketicinin geliri ve zevkleridir.
Da = f(Pa, Ps, Pc, Y, T)
Da : Talep edilen malın miktarı
Pa : a malının fiyatı
Ps : ikame mallarının fiyatları
Pc : Tamamlayıcı malların fiyatı
Y
: Tüketicinin belirli bir zamandaki geliri
T
: Tüketicinin belirli bir zamandaki zevkleri
Talebi etkileyen bu faktörler, sosyal gerçeklikte, çoğu
zaman birlikte değişirle Böylece talep, bu etkilerin bileşkesine göre
belirlenir. Ancak, bilimsel analizde bu faktörleri bir anda ele almak mümkün
değildir; çünkü talepteki değişmenin hangisinin etkisiyle olduğu anlaşılamaz.
Bu nedenle iktisatçılar, bu faktörlerden yalnızca birinin değişimini inceleyip,
diğerlerini bu süre içinde değişmiyor kabul ederler. Bu, analiz basitleştirici
bir varsayımdır. Değişken faktörler dışında kalan bağımsız değişenlere ceteris
paribus denir.
B) Taleple İkame Malların Fiyatları Arasındaki İlişki
İncelenen Da = A malının Talebi
Değişken Pb = B malının Fiyatı
İncelenen Da = A malının Talebi
Değişken Pc = C malının Fiyatı
Araba ve benzin gibi birbirini tamamlayan malarda birisinin fiyatının azalması, diğerini talebini arttırmaktadır. Yada aynı malın fiyatı artarsa incelediğmiz malın talebi düşer.
Da = f(Pc) Ceteris Paribus
b) Gelir artışı talebi arttırır, sonra etkilemez.
c) Gelir artışı talebi önce arttırır sonra azaltır.
A durumu en yaygın durumdur. B az rastlanan bir durumdur. B durumu da sık rastlanır. C durumunda karşımıza çıkan mallara inferior(fakir) malları denir. Gelir arttıkça talep artar ancak gelir daha da artarsa bu mallara talep azalmaya başlar. Ekmek bir inferior
Buraya kadar talebin nokta elastikiyetini ele aldığımız yukarıda belirtilmişti. Aslında bir talep eğrisi üzerinde sonsuz sayıda nokta olduğundan ve her noktanın eğimi ve koordinatları farklı olduğundan, bir talep eğrisi üzerinde farklı elastikiyet değerleri vardır. Talep eğrisi bir doğru biçiminde olsa, yani her noktadaki eğim aynı olsa bile, bu noktaların koordinatlarının farklı olması, elastikiyet değerlerini değiştirecektir. Şimdi elastikiyet formülünü yeniden ele alalım.
A) Talep
Şedülü ve Talep Eğrisi
Talep Şedülü bir malın fiyat listesi ile satın
alınmak istenen miktarını gösterir. Yanda bir elmanın hayali bir talep Şedülü
oluşturulmuştur. Talep ile fiyat arasında ters ilişki olduğu gözükmektedir.
Talep şedülündeki değerlerden oluşturulan grafiğe talep eğrisi denir. Bu
sisteme göre talep; diğer şartlar ceteris paribus olmak üzere, fiyatın azalan
bir fonksiyonudur.
İncelenen Da = A
malının Talebi
Değişken Pa = A malının Fiyatı
Fiyat ile talep arasında ters ilişki olduğu için
grafiğin eğimi negatiftir.
Da =
dDa/dPa < 0
Fiyatlarla talep arasındaki ters ilişki analiz edildiğinde fiyat düştükçe alıcının
geliri artmamış olmasına rağmen mal bakımından reel gelir(fiyat değişiminden
arındırılmış) artmıştır. Bu artışa gelir etkisi ya da Allen etkisi denir.
Aynı analiz
rakip mallar tarafından incelendiğinde, tüketici fiyatı düşen malı tercih
etmektedir. Bu değişime de ikame etkisi ya da Hicks etkisi denir.
B) Taleple İkame Malların Fiyatları Arasındaki İlişki
İncelenen Da = A malının Talebi
Değişken Pb = B malının Fiyatı
İncelediğimiz malın fiyatı sabittir. Yukarıda
bahsedilen ikame etkisi ile karıştırmayın. İkame malının fiyatı değiştikçe
Malımızın talebi değişmektedir. Sinema ile tiyatro birbirine rakiptir.
Tiyatroyu incelediğimiz bir grafik çizersek yandaki grafik gibi sinema fiyatı arttıkça tiyatroya olan talep artacaktır.
Da =
f(Pb) Ceteris Paribus
C)
Taleple
Tamamlayıcı Malların Fiyatları Arasındaki İlişki
İncelenen Da = A malının Talebi
Değişken Pc = C malının Fiyatı
Araba ve benzin gibi birbirini tamamlayan malarda birisinin fiyatının azalması, diğerini talebini arttırmaktadır. Yada aynı malın fiyatı artarsa incelediğmiz malın talebi düşer.
Da = f(Pc) Ceteris Paribus
D)
Taleple
Tüketicinin Geliri Arasındaki İlişki
a) Gelir
artışı talebi arttırır. b) Gelir artışı talebi arttırır, sonra etkilemez.
c) Gelir artışı talebi önce arttırır sonra azaltır.
A durumu en yaygın durumdur. B az rastlanan bir durumdur. B durumu da sık rastlanır. C durumunda karşımıza çıkan mallara inferior(fakir) malları denir. Gelir arttıkça talep artar ancak gelir daha da artarsa bu mallara talep azalmaya başlar. Ekmek bir inferior
maldır. Gelir arttıkça talep
ekmekten ikame olan yiyecek mallara yönelir. C durumuna Giffen paradoksu denir.
II)
Piyasa Talep Eğrisi
Şimdiye kadar, bireysel bir tüketicinin belirli bir
mala olan talebinden bahsettik. Oysa piyasada bir malı birden çok kişi talep
edebilir. O halde piyasa talebi bireylerin belirli bir süre içindeki
taleplerinin toplamıdır. Doğal olarak bireysel talebi belirleyen bütün
faktörler piyasa talebi için de geçerli olacaktır. Piyasa talebi, belirli bir
süre içinde o malın çeşitli fiyatları karşısındaki bireysel tüketicilerin
hepsinin satın almak istedikleri miktarların toplamıdır.
Tabloya göre piyasada A ve B iki alıcıdır. Malın
çeşitli fiyatları karşısında A ve B’nin taleplerinin toplamı piyasa talebini
vermektedir.
Yukarıda A ve B talep eğrilerinin geometrik toplamı
görülmektedir. Bu piyasa talep eğrisinde ifade edilen değerler yalnızca bir
malın taleplerinin toplamı olduğu için mikro anlamda talep eğrisidir. Mikro
anlamdaki toplam talep de bir çeşit bireysel talep sayılır. Çünkü temelde var
olan bireylerin talebidir. Veriler topluma ait olsa piyasa talep fonksiyonumuz
makro anlamda olurdu.
III)
Talep Elastikiyeti
Talep fonksiyonu incelenirken talebi etkileyen
faktörler ele alınmıştı ancak, bu faktörlerin talebi hangi ölçüde etkiledikleri
incelenmemişti. Bu etkinin derecesi, talep elastikiyeti adı verilen bir
matematiksel büyüklükle ölçülür.
A) Talebin Fiyat Elastikiyeti Bir malın kendi fiyatındaki
değişme karşısında gösterdiği duyarlılığa talebin fiyat elastikiyeti denir. Bu
tanım matematiksel olarak ifadesi; fiyattaki nisbi değişmenin(değişme
yüzdesinin), talep miktarının nisbi değişmesine(değişme yüzdesine)
oranıdır.
Bölümün başındaki eksi sonucun negatif olduğunu, yani
eğimin geniş açıda olduğunu, yani fiyat ile talebin ters orantılı olduğunu
belirtmektedir. P ve q, elastikiyetini ölçmek istediğimiz noktalardır.
Fiyattaki değişme oranı %40, Talepteki değişme oranı
%10 ise ep = -0,25 olur.
Fiyattaki %1 lik yükselme
karşısında fiyat % 0,25 azalma göstermektedir veya tersi.
Başka bir örnekte; fiyatı 4 iken talep 6 birim, fiyatı
5 iken talebi 3 birim. dp =-1 dq = 3 ep =
-|(3/-1) . (4/6)| = -2
Elastikiyetin sayısal değeri 0 ile sonsuz arasında
değişir. Talep elastikiyeti esas itibari ile negatiftir. Oran mutlak değer ile bulunur.
Talep elastikiyetinin mutlak değeri 1 den büyükse talep
elastiktir. Talep elastikiyetinin mutlak değeri 1 den küçükse talep rajittir.
Talep elastikiyetinin mutlak değeri
0 ise talep hiç elastik değildir.
Talep elastikiyetinin mutlak değeri
sonsuz ise talep tam elastiktir.
Talep elastikiyetinin mutlak değeri
1 ise buna birim elastikiyet denir. Grafiğinin seçilen bir noktasının
eksenlerle oluşturduğu dörtgenlerin alanı sabittir. Yani Fiyatla miktarın
çarpımı sabittir.
Mesela aşağıdaki ilgili grafikte
[p1, O].[q1, A] = [p1, O].[q1, B]
Bu yüzden talep eğrisi bir rektanguler hiperbol
biçimindedir. Bilindiği gibi rektanguler hiperbol, eksenlere asimptottur ve
eksenleri sonsuzda keser.
Talebin
hiç elastik olmaması tabut, mezar taşı, beşik, tuz gibi temel ihtiyaçlar için
geçerlidir. Bu malların fiyatları ne olursa olsun talep edilen miktar değişmez.
Talep elastikiyetinin sonsuz olması da tam rekabet piyasasında tek bir
satıcının malına gösterilen taleptir. Bu durumda piyasada oluşan fiyata razı
olan satıcının malının tamamı talep edilir. Fiyat bundan biraz yüksek olduğunda
talep sıfıra düşer. Buna göre talep miktarı fiyata karşı sonsuz derecede
hassastır. Tarım ürünlerinin ve diğer zorunlu mallarını
elastikiyeti genellikle birimden küçüktür. Bu
malların fiyatlarının değişmesi talebi az etkiler. Lüks malların talebi ise
elastiktir.
Bir malın yerine ikame edilebilecek mal çok olursa elastikliği
artar. Yani ufak fiyat değişmelerinde talepte büyük değişim olur, alıcılar
ikame mala yönelir. Bir malın kullanım alanı çok çeşitliyse elastikiyeti
yüksektir. Yine tüketici bütçesinde büyük yer kaplayan malların elastikiyeti
yüksektir. Ancak bu mallar zorunlu mal ise elastikiyet düşer.
B) Nokta Elastikiyeti
Buraya kadar talebin nokta elastikiyetini ele aldığımız yukarıda belirtilmişti. Aslında bir talep eğrisi üzerinde sonsuz sayıda nokta olduğundan ve her noktanın eğimi ve koordinatları farklı olduğundan, bir talep eğrisi üzerinde farklı elastikiyet değerleri vardır. Talep eğrisi bir doğru biçiminde olsa, yani her noktadaki eğim aynı olsa bile, bu noktaların koordinatlarının farklı olması, elastikiyet değerlerini değiştirecektir. Şimdi elastikiyet formülünü yeniden ele alalım.
dq/dp sabit olacağından elastikiyet değerlerinin farkını p/q
belirleyecektir.
TN > TM ise ep > 1
TN = TM ise ep = -1
Buradan önemli bir sonuç
çıkmaktadır. Eğimi aynı olan doğrusal iki talep eğrisinden orijinden uzak
olanın her fiyattaki elastikiyeti orijine yakın olandan daha azdır.
Yanda iki paralel talep eğrisi görülmektedir. OP fiyatındaki elastikiyetlerini mukayese edelim. Doğrular paralel oldukları için her ikisinin de dq/dp oranları aynıdır. Fiyatta aynı olduğuna göre elastikiyet farkını q belirleyecektir. Orijinden uzak olan eğri üzerinde q değeri daha fazla olduğu için (Op2 > Op1) P/q oranı daha küçüktür. Böylece eD2 < eD1 olur. Eğer bu talep eğrileri bir noktada kesişseydiler, eğimi fazla olanın (dik olanın) elastikiyeti daha az olurdu.
Yukarıda anlatılan doğrusal talep fonksiyonu için geçerlidir. Eğrisel fonksiyonların her noktasında eğim farklı olduğundan elastikiyette farklıdır. Bu nedenle herhangi bir noktadaki eğim ve elastikiyeti ölçmek için o noktadan talep eğrisine bir teğet çizmek ve bu talebin değerlerini hesaplamak gerekir.
Nihayet, elastikiyet formülünün kullanılışında fiyat ve miktar değişimlerinin bir önemi yoktur. Fiyat yükselse de, düşse de; buna bağlı miktar artsa da, azalsa da elastikiyet formülü daima geçerlidir.
C Yay Elastikiyeti
Fiyat değişmeleri uygulamada limit değerleri arasında olmaz; ama paranın kullanılan en küçük ünitesi veya bunun katlarıyla
ölçülebilecek değişmeler olur. Böylece nokta elastikiyeti çoğu zaman pratik
önemini kaybeder. Bunun yerine yay (arc) elastikiyeti hesaplanır.
Yay elastikiyeti, iki nokta arasındaki elastikiyettir.
Hesaplanması için iki noktanın elastikiyet değerlerinin ortalaması alınır. Bu
ortalama değer, söz konusu noktalar arasındaki sonsuz sayıdaki bütün noktaların
elastikiyet değerlerinin ortalamasına eşit kabul edilebilir.
Yay elastikiyeti hesabı için yukarıdaki formülü
modifiye etmeliyiz. Lütfen oranların mutlak değer olduğunu, sonucun negatif çıkacağını unutmayın.
dq = q2 -
q1
dp = p2 - p1
p = (p1 + p2)/2
q = (q1 + q2)/2
Örnek: Bir malın fiyatı 0 tl den 35 tl ye çıktığında,
talep 100 birimden 70 birime düşmektedir. Nokta ve yay elastikiyetini
hesaplayınız.
Nokta Elastikiyeti Yay Elastikiyeti Yay Elastikiyeti
(100 – 70) / (20 – 35) x
(20/100) (100 – 70) / (20 –
35) x
(20 + 35) / (100 + 70)
= -0.4 =
-0,65
Görüldüğü gibi yay elastikiyetinin mutlak değeri, nokta
elastikiyetinin mutlak değerinden daha yüksektir. Bunun sebebi nokta sayısının
çokluğudur.
D Çapraz Elastikiyet
Talep fonksiyonunu incelerken, bir malın talebinin
ikame ve tamamlayıcı mallarının fiyatlarının da etkisi altında olduğunu
görmüştük. Bu etkinin derecesi çapraz elastikiyet katsayısıyla ölçülür. Bir
malın talebinin diğer malların fiyatlarındaki değişmeye karşı gösterdiği
tepkiye, çapraz elastikiyet denir.
Çapraz Nokta Elastikiyeti Çapraz Yay Elastikiyeti
ep = X malının değişme oranı / Y
malının değişme oranı
( dqx/ dpy ) x
(py /qx) (Dqx/dpy)
x [(Py1 + Py2) / (Qx1 + Qx2)]
Eğer Y malı, ikame malı ise elastikiyet katsayısının
pozitif, Y malı tamamlayıcı mal ise negatif olacağı açıktır. Bunun sebebi talep
fonksiyonu incelenirken görülmüştür.
Örnekler
Genel İktisat (Prof. Dr. Sadık Acar)
Ege Üniversitesi Elektronik Mühendisliği
1. Sınıf 1. dönem genel ekonomi dersi 1. vizesi için
koruorman.blogspot.com.tr tarafından hazırlanmıştır.
tskler
YanıtlaSil