15.10.2015

Mühendis Adayları ve Üniversite

Mühendis kendini toplumdan soyutlamış bir bilim adamı olamaz. Bizi Üniversite de nasılda evirip çevirip yetiştireceklerinin farkına daha iyi varıyorum. Bir dişçi üniversiteyi kazandığı yıllarda ağız estetiğine ancak senin benim kadar önem veriyor, o yıllarda bir öğretmen daha anlaşılır konuşmaya çalışmıyor, bir mühendisse sadece bir şeyleri nasıl üreteceğiyle ilgileniyor. Üniversite öğrenciye mesleki titiz farkındalıklar yüklüyor. Henüz birkaç haftadır ekonomi ve iş güvenliği dersi alsam da teknolojinin evrimi isimli kitabı okumaya başladığımda üniversitenin öğrencileri mesleki kaygılarla nasıl donattığını fark etmem beni çok şaşırttı. Kitapta teknoloji ürünleri çeşitliliğinin neden bu kadar fazla(biyolojik çeşitliliğin 3 katı) olduğu araştırılıyor. Toplumun teknolojiye olan ihtiyacı ve teknolojinin icadı inceleniyor.

Kitaptan;


“Benzinli motorla çalışan otomobilin kökenlerini bulmak için yapılan bir araştırma şöyle bir sonuç ortaya çıkaracaktır: Otomobilin mucitlerini işlerini yapmaya yönlendiren şey gereksinim olmamıştır. Diğer bir deyişle otomobil, uluslararası çapta ciddi bir at krizi veya at kıtlığının sonucu olarak geliştirilmemiştir. Ulusal liderler, önemli düşünürler ve gazetelerin köşe yazarları, atın yerine yeni bir ulaşım aracı bulunması için insanlara çağrıda bulunmamışlardır. Mucitlerin motorlu ulaşım için duyulan ciddi bir toplumsal ve bireysel ihtiyacı çok yakında çözüme kavuşturacaklarını umutla bekleyen sabırsız vatandaşlar da yoktu. Aslında otomobil, dünyadaki varoluşunun ilk on yılı boyunca (1895-1905), kendisini satın alabilen kişiler tarafından bir oyuncak ya da bir eğlence aracı olarak görülüyordu.”


Zaman ilerledikçe ihtiyaçları gidermek için kullanılan teknolojiler daha karmaşık bir hal alıyor. Ancak doğadaki diğer canlıların hayatta kalmak için birkaç numara bilmesi yeterli. Üstelik toplum icat edilen aletin faydasına da o ana kadar ihtiyaç duymayabiliyor. Mühendisler ihtiyaç yüzünden icat yapmak zorunda değiller. Nasıl oluyorsa toplumun yapısı gelecekte icada duyacağı ihtiyaca göre icadı şekillendiriyor. İcat toplumun olmayan isteklerine göre evriliyor. İstekler gelecekte oluşacak ve alışkanlığa dönüşecek. Sonrada nesiller şu, bu yokken ne yapıyorduk sorusunu kendine soracak. Öncesinde o kullandıkları teknolojiye ihtiyaçları olmasa da artık var. Aslında daha pek çok değişkenlerle beraber toplumlar belli teknolojilerle yaşamaya adapte oluyor, onları seçiyor. Mühendislerinde toplumdan bağımsız hareket etmeleri düşünülemez. Sorun çözen ve üreten bir mühendis bilgiyi teknolojiye dönüştürürken toplumu hedefler. Önemli olan icadın yapılması değil onun kullanılmasıdır. Kullanılmayan bir icat hiçbir sorunu çözmez ya da isteği karşılamaz. Üretilen teknolojinin bir faydası vardır, insanlar faydalandıkça alışır. İcadın faydasından faydalanmak demek daha önce olmayan bir ihtiyacı gidermek demektir. Toplumda hangi ihtiyacın oluşacağı ya da hangi faydadan yararlanacağı karmaşık sebeplere bağlıdır. Bu sebepler teknolojinin hangi yönde gelişeceğini belirler. Bir mühendis toplumun potansiyel istekleri yönünde teknoloji üretirse mühendisliği yani sorun çözmeyi başarıyla yerine getirmiş olur. Eğer kendi istediği yönlere saparsa olmayan ve olmayacak sorunları çözüyor demektir.

 Bu yüzden üniversite bize gerekli mühendislik bilgisi yanında topluma yararlı olmamızı sağlayacak nitelikler katıyor. Bu sayede bir şey geliştirirken içimizde toplumun ihtiyaç potansiyelini ölçen bir dürtü oluşuyor. Bu yüzden ekonomi, iş güvenliği; bu yüzden Türkçe tarih. Hepsi toplumların kaotik yapısına entegre olabilmemiz için.
Teknolojinin ilerleyişi mühendislerin tekelinde değil. Üniversiteler öğrencilere sadece bilgi değil, mesleki kaygılar da yüklüyor. İhtiyaçları toplum belirliyor, biz toplum için hazır hale geliyoruz.

Steve Jops anketlere bakarken mühendislerinin kâğıtta yazmayanları okumalarını isterdi. Çünkü toplumun henüz isteyebileceği faydalar icat edilmemişti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder