Herkesin yaşadığını düşündüğüm duraksamalar. Bir an beyin
hücreleri aralarındaki gürültülü iletişimi bırakıp düşüncelerin sessizliğe
gömüldüğü an. Öyle ki algılanan dünyadan gelen veriler her zamandan farklı
olarak varlığının garipsendiği bir hal. Bir anlığına dünyaya bebek gözüyle
bakabilme ve bir anlığına yaşadığımız alışkanlıklardan, kanıksamalardan ve
olağanlıktan uzak bakış açısı. Gelin üzerinde biraz kafa patlatalım.
Beynimiz duyu organlarından gelen sinyalleri yorumlayarak
dış dünyayı algılar. Beyin ne ses dalgasını bilir ne ışığı ne de fiziksel
teması. Ona ulaşan tek şey sinir ağlarından iletilen bir sinyaldir. Bu
sinyalleri öyle hızlı ve öyle yüksek düzeyde işler ki siz arada hiçbir gecikme
olmadan ve çok az bir bozulmayla dış dünyayı algılarsınız. Hâlbuki bunların
tamamı hayaldir. Siz hayallere bakabilirsiniz, gerçeklere değil. Gördükleriniz
hiçbir zaman gerçek nesneler değil onların yansımasıdır. Bütün yansıma beyinde
oluşturulur ve siz onu algılarsınız, tabii bilinciniz açıksa. Birde gördüğünüz
şeye dokunursunuz. Sonra bir bakarsınız ki gördüğünüz şey tamda oradadır.
Elinizde tutarsınız ve hissedersiniz. Bu hisler görüntüyle aynı şekli ifade
eder. Ve diğer duyularınızda buna katılır. Her bir duyu elinizde tuttuğunuz
nesnenin elinizde olduğunu anlatır ve birbirlerini doğrularlar. Bu işaretler
nesneyi size gayet güzel anlatmakta olduğu halde bunların hepsi birer
yanılsamadır. Gerçek cismi hala algılayamamaktasınız. Aslında hiçbir cismi
algılayamayız. Çünkü bilinç, dış dünyayı kavrayamaz. Organlarınız ona dış
dünyadan haber getirmek için durmaksızın çalışır ve sizde bilmiş olursunuz.
Sonraları algıların sağlıklı çalışması durumunda beyin nesnenin varlığını kabul
eder. Sizde günlük hayatta sorgulamadan yaşarsınız. Her şey yerli yerindedir ve
algıda hata yoktur. Algının doğruluğunu kontrole gerekte kalmaz böylece.
Bilinç kendi varlığının farkına varabilmektedir ama bazen
algıların sadece algı olduğunu onların birer siluet olduğunu hatırlar. Böylece
kendinizi varlıktan ve ortamdan soyutlarsınız. Zaman durağanlaşır ve garip bir
his oluşur. Boşluktan düşüyormuş hissi ile hoca sizi sınıftan kovmuş hissinin
birleşimi bir tatta.
Bu durumun tetikleyicileri sizi hayatın akışından koparan ve
düşünceye sevk eden bir olay, loş sessiz bir yerde tek başına olmak ve böyle
bir yazı okumaktır. Düşüncem bu durağanlaşmaların arada bir iyi olsa da sık sık
yaşanmaması gerektiğidir. Eğer sık sık yaşıyorsanız psikolojinizi gözden
geçirin. Sonuçta dünyada yaşıyoruz, matrixte değil. Öyleyse de boş verin
gitsin. Çünkü ikisini de aynı şekilde yaşıyoruz. Beynin içindeki bir siluetler
dünyasında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder