27.04.2015

Hayattaki Durağanlaşmalar

Herkesin yaşadığını düşündüğüm duraksamalar. Bir an beyin hücreleri aralarındaki gürültülü iletişimi bırakıp düşüncelerin sessizliğe gömüldüğü an. Öyle ki algılanan dünyadan gelen veriler her zamandan farklı olarak varlığının garipsendiği bir hal. Bir anlığına dünyaya bebek gözüyle bakabilme ve bir anlığına yaşadığımız alışkanlıklardan, kanıksamalardan ve olağanlıktan uzak bakış açısı. Gelin üzerinde biraz kafa patlatalım.

Beynimiz duyu organlarından gelen sinyalleri yorumlayarak dış dünyayı algılar. Beyin ne ses dalgasını bilir ne ışığı ne de fiziksel teması. Ona ulaşan tek şey sinir ağlarından iletilen bir sinyaldir. Bu sinyalleri öyle hızlı ve öyle yüksek düzeyde işler ki siz arada hiçbir gecikme olmadan ve çok az bir bozulmayla dış dünyayı algılarsınız. Hâlbuki bunların tamamı hayaldir. Siz hayallere bakabilirsiniz, gerçeklere değil. Gördükleriniz hiçbir zaman gerçek nesneler değil onların yansımasıdır. Bütün yansıma beyinde oluşturulur ve siz onu algılarsınız, tabii bilinciniz açıksa. Birde gördüğünüz şeye dokunursunuz. Sonra bir bakarsınız ki gördüğünüz şey tamda oradadır. Elinizde tutarsınız ve hissedersiniz. Bu hisler görüntüyle aynı şekli ifade eder. Ve diğer duyularınızda buna katılır. Her bir duyu elinizde tuttuğunuz nesnenin elinizde olduğunu anlatır ve birbirlerini doğrularlar. Bu işaretler nesneyi size gayet güzel anlatmakta olduğu halde bunların hepsi birer yanılsamadır. Gerçek cismi hala algılayamamaktasınız. Aslında hiçbir cismi algılayamayız. Çünkü bilinç, dış dünyayı kavrayamaz. Organlarınız ona dış dünyadan haber getirmek için durmaksızın çalışır ve sizde bilmiş olursunuz. Sonraları algıların sağlıklı çalışması durumunda beyin nesnenin varlığını kabul eder. Sizde günlük hayatta sorgulamadan yaşarsınız. Her şey yerli yerindedir ve algıda hata yoktur. Algının doğruluğunu kontrole gerekte kalmaz böylece.
Bilinç kendi varlığının farkına varabilmektedir ama bazen algıların sadece algı olduğunu onların birer siluet olduğunu hatırlar. Böylece kendinizi varlıktan ve ortamdan soyutlarsınız. Zaman durağanlaşır ve garip bir his oluşur. Boşluktan düşüyormuş hissi ile hoca sizi sınıftan kovmuş hissinin birleşimi bir tatta.


Bu durumun tetikleyicileri sizi hayatın akışından koparan ve düşünceye sevk eden bir olay, loş sessiz bir yerde tek başına olmak ve böyle bir yazı okumaktır. Düşüncem bu durağanlaşmaların arada bir iyi olsa da sık sık yaşanmaması gerektiğidir. Eğer sık sık yaşıyorsanız psikolojinizi gözden geçirin. Sonuçta dünyada yaşıyoruz, matrixte değil. Öyleyse de boş verin gitsin. Çünkü ikisini de aynı şekilde yaşıyoruz. Beynin içindeki bir siluetler dünyasında.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder