Sabah odanıza dolan ışıkla gözleriniz açıldı. Sessiz ve net
bir ortam. Sabahın erken saatleri ve hala serin bir meltem var dışarıda.
Pencereniz bir çayıra açılıyor. Rüzgâr çayırın üzerinde dalgalanıp karşı dağın yamacındaki
ormana doluyor. Dağ; bütün heybeti, yeşilliği ve başındaki beyazıyla sizi
selamlıyor. Evet, o milka reklamlarında gördüğünüz dağlardan. Güneş sarısını
koyulaştırmakta ve siz derin bir nefes alıp pencereden dışarı bakıyorsunuz.
Uykunuzdan arınmış ve tam bir zindelik yaşıyorsunuz. Mutluluğunuz sabahtan.
Önünüzdeyse koskoca bir gün var. Ne de keyifli, ne kadar mesut.
İşte böyledir geleceğin varlığı. Bir çizginin ilk noktasında
olmak demektir. Henüz çizgi yok ama bellidir geleceği kalemden. Dahası nasıl
çizeceğimiz tamamen bize aittir. Belki çizmek böyle zevk vermiyor insana ama
çizebilecek olmak, hem de istediğimiz gibi çizebilecek olmak bize bir hayat
sevinci getiriyor.
Ne yazık ki bundan sonrası karanlık. Bu duyguyu ne zaman
yaşıyoruz? Size ilk noktada olduğunu hatırlatmak isterim. Tam çizgiyi önümüzde
gördüğümüzde gözümüz geleceğe takılıyor. Ne yazık ki bugüne değil. Her yöne
çizebilecek olmanın verdiği mutluluğa âşık olup bugüne dönemiyoruz. Böylece
zaman ilerlerken yavaş yavaş çizgimiz beliriyor ve biz ona geçmiş diyoruz. Peki,
bir soru daha; Burada hangi duyguyu yaşıyoruz? Ya geçmişte yaşadığımız
mutluluğun özlemini ya da geçmişte yaşayamadığımız ve gelecekte kaybolan
ümitlerimizin hüznünü. Tekrar bugüne bakmıyoruz ne yazık ki. Çünkü başlarken de
bir noktaydık, şimdide bir noktayız. Gelecek devrilip zaman bizi yeni bir ilk
noktaya getirene kadar tatsız tuzsuz bir hayat işte.
Biliyoruz böyle olduğunu, hatta çözümünü de biliyoruz. Her
yerde söylüyoruz bile tek sahip olduğumuz bugündür diye. Ama yine de tek nokta
olmak bize cazip gelmiyor ve hareketlerimizi, peşinde koştuğumuz boş hayallere
uyduruyoruz. Arada sırada bazı duraksamalar bize de geliyor herkese olduğu gibi.
Hatta içimizden diyoruz ki işte tamam. Bundan sonra yapacağım diye sözler
veriyoruz kendimize. Hiçbir şeyi geleceğe bırakmayacağım, yapmaktan ve
yorulmaktan gocunmayacağım, sahip olduğum zamanı kullanıp harekete geçeceğim
diye devam eder bu sözler. Ama üç bilemedin dört gün sonra eski hayatımıza
döneriz ve bir başlangıç noktası ararız. Böyle olmasını istemesek te olur
bunlar hep. Sözlerimizi
anlık eğlencemize değişiriz, yapmaktan yoruluruz. O anda yapması daha kolay
ve anlık zevki daha yüksek etkinliklere dalarak ertelediklerimizin gelecekte
bir şekilde olacağını umarız. Ta ki o
ertelediğimiz yüzümüze çarptığında tekrar halimizden şikâyet edip harekete
geçeceğimize söz verene kadar. Ve tekrar tekrar olacaktır bu uzun zamanda.

Bugün, size istediğiniz geçmişi bırakacak ve geleceğin penceresinden milka ineklerini görmeyi sağlayacak olandır. İyi bugünler…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder